25 Mart 2015 Çarşamba

Tarihten Günümüze Kıbrıs'a Genel Bir Bakış

Kıbrıs Akdeniz'de Sicilya ve Sardunya adalarından sonra üçüncü büyük adadır yüz ölçümü 9.251 km
olan ada tarih boyunca gerek konumu gerekse yer altı zenginlikleri (Bakır) sayesinde birçok medeniyetin ilgisini çekmiş ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Kıbrıs adı 4 bin 500 yıl önce özellikle Mezopotamya'da ortaya çıkan Akadlara ait ilk yazılı kayıtlarda geçmektedir.
Kıbrıs ; Akad,Mısır,Asur,Pers,İskender,Roma,D.Roma (Bizans) gibi birçok büyük medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Hz. Osman döneminde Muaviye komutasındaki İslam orduları Kıbrıs' fethederek Kıbrıs'a İslam dinini yaymaya çalışmış fakat adada kalıcı bir egemenlik kuramamışlardır.
İslam ordularından sonra ada tekrar Bizans'ın eline geçmiş 3. Haçlı seferinde İngiliz Kralı Aslan Yürekli Richard Bizans valisini adadan kovarak Fransız Luisgnan Hanedanını yönetime getirmiş böylece adada Katolik rüzgarları esmeye başlamıştır.
15 yüzyıla gelindiğinde ada Venedikliler tarafından işgal edilip bir çeşit sömürgeleştirilmiştir.
Görüldüğü üzere ada tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bazı kesimlerin öne sürdüğü Kıbrıs geçmişten günümüze Rum'du fikirleri yalandan öte geçememiştir.
KIBRIS'IN OSMANLILAR TARAFINDAN FETHİ
Kıbrıs Adasının  Osmanlı Devletinde ilk olarak gündeme gelmesi 2.Bayezid zamanındadır.
2.Bayezid döneminde  Osmanlı - Memlük münasebetleri kötüleşmiş bunun sonucunda iki devlet karşı karşıya gelmiştir.
2.Bayezid bu savaşta donanmayı'da kullanmak istemesi üzerine. Osmanlı donanmasının hem güvenli bir liman hemde ikmal sıkıntısını gidermek için Kıbrıs Adasından yararlanmak istemiştir.
O zaman Venedikliler elinde bulunan adaya Osmanlı tarafından böyle bir teklif yapılmış fakat Venedik bu teklifi gelecekte kendileri için tehlikeli olacağını düşünerek kabul etmemiştir.
Mısır'ın Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilmesinden sonra hem Mısır-İstanbul yolunun hemde  Hac yolunun güvenliğini sağlamak için Kıbrıs'ın fethedilmesi gerekiyordu çünkü o dönemde Akdeniz'deki korsanlar Osmanlı gemilerine saldırıp bu gemileri yağmalıyorlardı.
 Osmanlı gemilerine saldıran korsanlar kurtuluşu Kıbrıs limanları'da buluyorlardı.
2.Selim Zamanında  1 Ağustos 1571 yılında adanın tamamı fethedilir ve ada Osmanlı devletinin idaresine girer.
Dönemin meşhur sadrazamı olan Sokullu Mehmet Paşanın tüm itirazlarına rağmen 2. Selim Şeyhülislamdan aldığı fetvalar sonucunda adayı fethetmiştir.
Fetihten sonra Kıbrıs'ı Türkleştirmek ve İslamlaştırmak adına adaya Türk nüfusu yerleştirmeye başlanır bu Türk nüfus içerisinde her meslekten insanlar,sürgünler,toprağını kaybetmiş köylüler ve işsizler bulunur.
Ayrıca adada mimari yapıda da değişmeler meydana gelir camiler, külliyeler, çeşmeler inşa edilir böylece Osmanlının Kıbrıs'ta 307 yıl sürecek olan hakimiyeti başlar.
KIBRIS'IN OSMANLIDAN AYRILMASI VE GÜNÜMÜZE KADAR GELEN SORUNLAR 
Kıbrıs Osmanlının eline geçtikten sonra Osmanlı devleti diğer fethettiği  yerlerdeki gibi Kıbrıs'ta da hoşgörü politikasını uygulamış ve adadaki Türk olamayan nüfusa çok iyi davranmış  her millet kendi dinini,gelenek göreneklerini özgürce hür yaşamaya devam etmiştir.
Kıbrıs Adası Venediklilerin elindeyken görmediği huzur ortamına kavuşmuştur.
1754 yılında Padişahın yayımladığı bir fermanla Başpiskopos adanın ikinci politik gücü ve şahsiyeti olma hakkını kazanmıştı. Bu tarihten itibaren Başpiskopos'a ulusal lider anlamına gelen ''Etnarh'' ünvanı verilmiştir. Bunun yanında üç papazda Kıbrıs Rum halkının resmi temsilici olarak kabul edilmiş bu papazlara doğrudan saraya başvurma yetkisi verilmiştir.
Kıbrıs ta her millet 300 yıla yakın bir zamanda barış içinde kardeş gibi aynı köylerde,şehirlerde yaşamışlardır.
Osmanlı imparatorluğu zayıflamaya başlayınca kilise Osmanlıdan aldığı bu geniş yetkileri Osmanlı aleyhine kullanmaya başlamış devlet ile halkın arasını açmıştır.
Kilise zaman içinde topladığı keyfi vergilerle daha çok güçlenmiş ve Osmanlıya kafa tutar bir hale gelmiştir.
1821 yılında çıkan Mora isyanına Kıbrıs Rum kilisesinin destek verdiği kanıtlanmıştır.
Mora isyanının başarıya ulaşmasından sonra Kıbrıs'ta da bir isyan girişimi olduğu sezilmeye başlanmış kiliselere yapılan baskınlar sonucunda çok sayıda silah ele geçirilmiş ve birçok papaz idam edilmiştir.
Halk arasında 93 harbi olarak bilinen 1878 Osmanlı - Rus savaşını fırsat bilen İngiltere Osmanlıya yardım ve adayı koruma vaatleriyle Kıbrıs Adasını Osmanlıdan kiralamıştır.
Adanın İngilizler tarafından kiralanmasından sonra birçok Türk Ana vatana göç etmeye başlamış bu dönemde binlerce Türk Anadolu'ya göç etmiştir.
Adada kalan Türkler kendilerini zor günler beklediğini anlayarak Milli benliklerini kaybetmemek adına girişimlere başlamışlardır bu dönemde adada ilk Türkçe gazete çıkarılmaya başlanmıştır (çıkarılmaya başlanan ilk Türkçe gazetenin adı kimi kaynaklara göre Saaded kimi kaynaklara göre Ümit'tir)
Avusturya-Macaristan veliahtının bir Sırp milliyetçi tarafından öldürülmesinden sonra başlayan ve biranda bütün dünyaya yayılan savaşta Osmanlı Devleti ve İngiltere ayrı saflarda yer alınca İngiltere savaşı fırsat bilip Kıbrıs'ı ilhak ettiğini açıklar.
Bu olaydan sonra adada zaten akmaya başlayan kan artık hiç durmayacak ve Kıbrıs'tan Türkleri  yok etme tehlikesine kadar varacaktır.
1930'lu yıllara gelindiğinde artık adadaki Rumların ortak bir noktası vardır ''Enosis''
Enosis'in anlamı Kıbrıs adasını İngiliz işgalinden kurtarıp Yunanistan'la birleştirmektir.
Enosis ortaya çıktığı ilk zamanlar adadaki İngilizler üzerine faaliyetlerini gerçekleştirmekteydi
Zamanla Enosis faaliyetleri Türkler üzerine dönmeye başlamış İngilizler tarafken biranda iki millet arasında hakem olmuşlardır.
Bu dönemlerde Türkiye'nin Kıbrıs'a bakış açısı çok yumuşaktı. Savaştan yeni çıkan bir ülke tamamen içe dönük politikalar izlemekte kendisinden sadece 40 mil uzaklıktaki adada soydaşlarının uğraştığı sorunlara tepkisiz kalıp Kıbrıs Türklerini İngilizlerin vicdanına bırakmaktaydı.
Adadaki Rumlar Enosis planları gereğince artık katliamlara girişmişler ve masum Türklerin kanını dökmeye başlamışlardır.
1954 yılına gelindiğinde Yunanistan'dan beklenmeye bir adım gelir ve Kıbrıs sorununu BM taşır.  Yunanistan'ın amacı Birleşmiş Milletler gözetiminde adada bir halk oylaması gerçekleştirerek adayı kendine bağlamaktır.
BM de görüşülen konuda Yunanistan'ın istediği yönde karar çıkmaz.
BM adada iki farklı milletin yaşadığı bu yüzden iki farklı halk oylaması yapılması gerektiği kararını alır.
Bu alınan karardan sonra özellikle Başpiskopos Makarios ve adaya gizlice gelen Grivas önderliğinde Eoka terör örgütü kurularak Türklere toplu katliamlar yapılmaya başlandı.
Birçok Türk köyü basıldı yaşlı,kadın,çoluk çocuk demeden masum Türkler katledildi , Türk kadınlarının ırzına geçildi kundaktaki bebekler öldürüldü.
Bu olaylar yaşanırken Türk halkı'da boş durmadı Türklerde kendi aralarında birleşerek Rum katliamlarına direnmek ve adadaki yaşamlarını sürdürebilmek içi TMT'yi kurdu (Türk Mukavemet Teşkilatı)
Bu teşkilatın kurulmasında öncülük eden isimler Rauf Denktaş,Rıza Vuruşkan ve Kemal Şemiler dir.
Türk Mukavemet Teşkilatı Rumların kurduğu Eoka gibi bir terör örgütü değil bir savunma ve Türkleri koruma teşkilatıdır.
Ayrıca bu dönemlerde Rumların enosisine karşı Türklerinde bir ideolojisi vardı ''YA TAKSİM YA ÖLÜM'' Kıbrıs Türkleri'de artık yapılan zulümlere karşı Ana vatanı olan Türkiye'ye doğrudan yada dolaylı olarak bağlanmak istiyordu.
Kıbrıs'ta ve Türkiye'de yüz binler sokaklara döküldü Ya Taksim Ya Ölüm mitingleri coşkuyla yapıldı.
Yaşanan bu olaylardan sonra İngiltere saplandığı Kıbrıs bataklığından kurtulmak için Türkiye ve Yunanistan'ı devreye soktu.
Bu dönemlerde Anadolu'daki Türk halkı ve Hükümeti Kıbrıs'a gereken önemi vermeye ve Kıbrıs'ı milli bir sorun olarak görmeye başlamıştır.
Londra ve Zürih antlaşmalarıyla Kıbrıs'ta ortak bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması kararlaştırıldı bu üç devlette garantör devlet olup olası kötü durumlarda adaya müdahale hakkı tanındı.
Bu konferansta Türkiye ile Yunanistan arasında anlaşılamayan konu adaya çıkacak Türk askeri sayısıydı Yunan tarafı Türk askerinin sayısının 150 kişiden olmasını dayatıyor Türk tarafı ise bu sayıyı yetersiz buluyordu.
Dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderes'' ben adaya merasim kıtası çıkarmak için bu mücadeleye girişmedim'' diyerek diretiyor  Yunan Başbakanı ise sayının fazla olmaması için elinden geleni yapıyordu sonunda iki başbakan anlaşmaya vardı ve adaya çıkacak olan Türk askerinin sayısı 650 Yunan askeri sayısı 950 olarak anlaşıldı. 82 yıl sonra adaya Türk askeri geri dönüyordu.
Kurulan bu Cumhuriyetten Türk tarafı ve Türkiye memnundu çünkü Rumların enosis hayalleri suya düsmüştü.
16 Ağustos 1960'ta Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu Makarios Cumhurbaşkanı Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı yardımcısı oldu. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı ve Yardımcısının veto hakkı bulunuyordu Bakanlar kurulunda 7 Rum 3 Türk bulunacaktı ayrıca meclisin yüzde yetmişi Rumlardan yüzde otuzu Türklerden oluşacaktı.
Bu sayılar adadaki Türk ve Rum nüfusa göre oluşturulmuştur.
Herkes bu yeni kurulan Cumhuriyetten memnundu sadece bir kişi hariç başpiskopos Makarios.
 Enosis olarak yola çıkıp iktidarı Türklerle paylaşmayı kabul etmek istemiyordu nitekim anayasanın 13 maddesini kabul etmeyip değiştirilmesi teklifinde bulundu  fakat gerek Türk tarafı gerekse Türkiye bunu kabul etmedi.
Makarios'un amacı Türklere verilen hakları geri almak Kıbrıs'ı önce bağımsız bir Rum devleti yapıp sonra Enosisi gerçekleştirmekti bunun için vakit kaybetmeden kolları sıvadı ve iç işleri bakanı Yorgacıs ile birlikte tarihte Akritas planı olarak bilinen meşhur planı uygulamaya başladılar
(Akritas aslında Yorgacis'in takma ismidir).
Akritas planı 1963'de uygulamaya konuldu hedef masum Türklerdi. Bu dönemde yine Türklere toplu katlimlar yapılmaya başlandı Türk evleri,mahalleri,köyleri basıldı.
21 Aralık 1963 gecesi dünyayı sarsan olay gerçekleşti tarihe ''Kanlı Noel'' olarak geçen olayda Kıbrıs Türk alayı doktoru Nihat İlhan'nın evini basan Eokacılar biri 6 aylık diğerleri 4 ve 7 yaşında üç çocuğu öldürüp banyoya attılar.
Yaşanan bu olaylardan sonra eli kanlı Rumları durdurmak için Ankara harekete geçti ve Kıbrıs Adası semalarında Türk jetleri göründü ayrıca adada bulunan Türk alayı'da savaş düzeni aldı.
Ankara'nın bu sert tutumunu gören diğer garantör devletler araya girerek bir ateşkes antlaşması imzalandı.
Antlaşmaya göre üç garantör devletin askerlerinden oluşacak karma barış gücü kurulacak ve Lefkoşa o tarihte ikiye ayrılacaktı. Lefkoşa'yı ikiye ayıran çizgiye'de ''Yeşil Hat'' adı verildi.
Adanın değişik yerlerinde yaşayan Türkler Yeşil Hattın Türk tarafına göç etmeye başladı böylece adanın ikiye  ayrılması başlamış oldu.
Adada Yeşil Hat oluşturulmuş, karma barış gücü kurulmuş olmasına rağmen gözü dönmüş Rumlar bir kez daha rahat durmayıp adanın güvenliğini tehdit edecek adımlar atmaya devam etmişlerdir.
Makarios'un Atina'yı ziyaretiyle yapılan gizli antlaşmada Kıbrıs'a yirmi bin Yunan askeri gönderilmesi kararlaştırıldı.
Adaya gizlice gelen Yunan askeri ve Kıbrıs'ta bulunan Eokacılar Türklerin yaşadıkları yerleri abluka altına aldı yiyecek,su,giyecek vb. Rumların izin verdiği ölçüde Türk tarafına ulaşıyordu.
Yaşanan bu gelişmeden sonra Türkiye ve Kıbrıs'ta yüz binler sokaklara döküldü Ankara'da bu duruma sessiz kalmadı ve adaya çıkarma yapmak için hazırlıklara başladı.
Ankara'nın bu kararlı tutumunu gören ABD çıkarmayı önlemek için Ankara'ya bir mektup gönderdi.
Tarihe ''Johnson Mektubu'' olarak geçen bu mektupta Türkiye'nin adaya müdahale etmesi halinde Amerikanın olası bir Sovyet tehdidine karşı Türkiye'ye yardım etmeyeceği ve Türk ordusunun Kıbrıs'ta Amerikan silahlarını kullanmasına izin verilmeyeceği yazıyordu.
Johnson Mektubundan sonra İsmet İnönü adaya müdahale kararından vazgeçmiştir ve 1964'de Amerika'ya giderek Başkan Johnson'la görüşmüştür.
Rum tarafı bu olaylardan 2 ay sonra Türklerin tek denize açılan yeri olan Erenköy'e saldırdı. Bu saldırı sonucunda Kıbrıs semalarında bir kez daha Türk Jetleri göründü.
Türk jetleri bu sefer sadece uyarı uçuşu yapmadı Rumların ablukasını bombaladı.
1967 yılına gelindiğinde Yunanistan'da askeri darbe gerçekleşti darbenin amacı  komünizm tehlikesine karşı Yunanistan'ı korumaktı.
Darbeyle başa gelen generaller Kıbrıs konusunda Enosis fikrine sıcak bakıyordu.
 Bunun sonucunda Yunanistan'ın desteğiyle Grivas'ın başında bulunduğu yirmi bin Rum askeri ve Kıbrıs ordusu Kıbrıs'ın güneyinde kalan ve Birleşmiş Milletler gözetiminde olan Türk köylerine saldırdı sivil Türkler acımasızca katledildi.
Ankara bir kez daha bu duruma tepkisiz kalmayıp adaya müdahale kararı aldı araya yine Amerika girdi.
Amerikanın Türkiye'ye karşı tutumu bu kez sakindi ve arabuluculuk teklifinde bulundu.
Ankara'nın isteği Grivas ve gizlice adaya gelen Yunan askerlerinin adadan ayrılması ayrıca Rumların Türklere tazminat ödemesiydi. Ankara'nın istekleri kabul edildi ve Türkiye bir kez daha adaya müdahale etmekten vazgeçti.
1974 KIBRIS BARIŞ HAREKATI
Atina'da askeri darbeyle başa gelenlerin amacı biran evvel Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamaktı bu yüzden girişimlerini sıklaştırdılar.
Atina'daki Cunta Grivas'ı tekrar adaya gizlice gönderdi. Grivas adadaki Rumları örgütleyerek Eoka-b örgütünü kurdu bu dönemde Makarios'un Atina ile arası açıldı.
Atina artık Makariosla yola devam etmek istemeyip Kıbrıs'ın başına kendine yakın olan bir isim getirmek istiyordu.
15 Temmuz 1974 günü Atina'nın desteğiyle Kıbrıs Rum tarafında darbe yapıldı.
Cunta ve Grivas yanlısı Rumlar Kıbrıs Başkanlık Sarayını bastı bu baskından Makarios son anda kurtuldu ve adadaki İngiliz üslerine sığındı. Daha sonra İngilizler tarafından gizlice Malta'ya kaçırıldı. Makarios'un yerine eli kanlı eokacı Nikos Sampson getirildi.
Yapılan bu darbenin Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak olduğunu anlayan Türkiye adaya müdahale etme kararı aldı ve Türk askeri 20 Temmuz 1974 yılında adaya çıktı.Harekatın ikinci gününe gelindiğinde yaşanan hava muhalefeti ve ikmal sıkıntısı yüzünden Türk askeri belirlenen hedeflere ulaşamamış adanın küçük bir kısmı ele geçirilmişti.
Tüm bu sorunlar yaşanırken BM ateşkes kararı aldı Amerika ve Avrupa Devletlerinin baskısıyla Türkiye ateşkese zorlandı .
Ateşkes yapıldıktan sonra Ada üzerinde garantör olan Devletler , ABD ve Kıbrıs'ın iki ayrı milletinin temsilcileri Cenevre'de toplandı.
Konferanstan önce Yunanistan'daki Cunta yönetimi sona ermiş ve tekrar Yunanistan'a demokrasi gelmişti bu yaşanan gelişme Avrupalı Devletlerin adadaki müdahaleye bakış açılarının değişmesine yol açmıştı.Artık batılı devletler adadaki Türk askerine işgalci gözüyle bakmaktaydı.
Konferansta taraflar bir türlü anlaşmaya varamıyorlardı.Konferansın sonuçsuz kalacağını anlayan Ankara Türk heyetine gizli bir mesaj gönderdi ''Ayşe Tatile Çıktısın'' bunun anlamı harekatın devam edeceğiydi.Konferans devam ederken Türk askerinin ikmal sıkıntısı çözülmüş ve adaya destek gönderilmiştir.
Konferanstan bir sonuç çıkmaması üzerine Türk askeri adada ikinci kez harekata başlamış bu sefer belirlenen hedeflere ulaşılmıştır.
İkinci askeri harekattan sonra Türkiye bütün dünyayı karşısına almıştır büyük devletler Türkiye'ye çeşitli ambargolar uygulamışlardır.
Kıbrıs Barış Harekatından sonra adadaki Türkler huzur ortamına kavuşmuş önce 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti daha sonra 1983'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.
Kıbrıs Türklerinin bağımsızlıklarını kazanmaları hiçte kolay olmamıştır yüzlerce Türk öldürülmüş,çok sayıda Türk köyleri basılmış,kundaktaki masum bebekler katledilmiştir.
Ne var ki yapılan bu zulümlerde bile  Kıbrıs Türkleri hiçbir zaman mücadeleden yılmamış asırlık Türk yurdunu Rumlara teslim etmek yerine o topraklarda can vermeyi tercih etmişlerdir.
Kıbrıs Türkleri asil kanlarından aldıkları kudret ile kana susamış Rumların karşısına Dr.Fazıl Küçük gibi Rauf Denktaş gibi kahramanlar çıkartarak haklı mücadelelerinde başarıya ulaşmışlardır.
2004 yılına gelindiğinde ise ne yazık ki adadaki Türklerin emperyalist güçler tarafından nasıl oyuna getirildikleri acı bir şekilde görülmüştür.
Kıbrıslı Türkler Annan Planı gereğince yapılan oylamada Evet oyu kullanıp Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetini kabul etmişlerdir.
Ne var ki Türklerin kabul ettiği bu cumhuriyetin yürümeyeceğini tarih bize çok açık ve acı bir şekilde göstermiştir.
Rumların Hayır oyu vermesiyle Annan planı uygulamaya konmamıştır.
Annan planı bir kez daha bize batılı devletlerin Doğu Akdeniz'de konumu gereği çok önemli bir yerde bulunan Kıbrıs Adasından vazgeçmediğini göstermiştir.
Bundan sonra yapılacak hataların hem Kıbrıslı Türkler hemde Türkiye açısından ne gibi tehlikeler doğuracağı bilinmemektedir.
O yüzden girişilecek yeni politikalarda milli menfaatin en üst düzeyde tutulması gerekmektedir.
Adadaki Türkler Kıbrıs'ın kan ile vatan yapıldığını Anadolu'daki Türklere ise oranın Türk toprağı olduğunu hiç bir zaman unutmamalıdır.
Adadaki KKTC hem ada içinde yaşayan Türkler için hemde Türkiye için önemli bir güven kaynağıdır.
Kurulacak yeni bir Birleşik Devlet hem adadaki Türk nüfusunu tehlikeye atmakta hemde kendisinden sadece 40 mil uzaklıktaki Türkiyeyi tehlikeye atmaktadır tarih bunu çok acı bir şekilde Türklere ve bütün dünyaya göstermiştir