10 Mayıs 2016 Salı

Osmanlı Devletinde İdam Edilen Maymunlar



Türk milleti olarak geçmişimiz uzun ve görkemlidir. Bütün bu görkemin yanında mazimizde bazı gariplikler var ki insanı hayrete düşürür. İşte mazimizden bir gariplik.
Devir 3. Murat devri bu dönemde İstanbul'da öyle bir olay yaşandı ki akıllara zarar.
Bu olaya gelmeden önce olayın tarihine inmekte yarar var. 
Osmanlı küçük bir beylik iken kısa zamanda büyük bir imparatorluğa dönüştü ve 16. yüzyılda dünyanın süper gücü haline geldi.
Hal böyleyken o devirlerde Osmanlının karşısında duracak hiçbir güç kalmadı.
Karada çok güçlü olan Osmanlı Devleti denizlerde ise karada olduğu kadar başarılı değildi.
Bu açığı kapatmak ve denizlere de tamamen hakim olmak için Osmanlı denizcileri dönemin teknolojisinin yanında hayvan gücünden de yararlanma yoluna gitmişlerdir.
Nedir bu denizlerde hayvan gücü dediğinizi duyar gibiyim. 
Osmanlılar Yavuz Sultan Selim ile Kuzey Afrika'nın fethine başladılar. Bu fetihlerle beraber Kuzey Afrika'da sayıları çok olan maymunlardan yararlanma yoluna gidilmiştir.
Maymunların görme duyuları insanın görme duyularından 2-3 kat daha fazla olduğu için Osmanlılar maymunları gemilerde kullanmaya başlamışlardır.
Kuzey Afrika'dan getirilen maymunlar önce evcilleştirilip bir eğitime tabi tutuluyor sonra ise gemilerde gözcülük yapmaya başlıyorlardı.
Osmanlının gemici maymunları ufuktaki bir düşman gemisini daha önce fark edip tayfalara haber veriyor bu şekilde Osmanlı tayfaları düşmandan önce hazırlanma yahut kaçma imkanını buluyordu.
Nasıl karada at'tan yararlanıldıysa uzun yıllar boyu denizde'de Osmanlılar maymunlardan yararlanmıştır.
 Asıl gariplik şimdi başlıyor.
Kanuni zamanında Kuzey Afrika'nın fethine devam edilirken İstanbul'da maymun sayısı da artmış ve artık maymunlar sadece gemilerde değil İstanbul sokaklarında da görülmeye başlanmıştı.
3. Murat devrine gelindiğinde ise neredeyse her varlıklı ailenin evinde tıpkı kedi köpek gibi evcil maymun bulunmaktaydı.
Maymunların kedi, köpek gibi beslenmesi İstanbul halkı tarafından hoş karşılansa da bu olaydan rahatsız olan bir kişi vardı. Molla Abdülkerim efendi.
Abdülkerim Efendi önceleri sıradan bir imam olsa da Sultan Murat'ın tahta oturmasıyla  Rumeli kazaskerliğine kadar yükselmiştir.
Son derece tutucu bir insan olan Abdülkerim efendi İstanbul'da dolaşan bu maymunlardan pek rahatsızdı.
Bir gün Fatih cami'inde verdiği cuma vaazında bu maymunları gayrimüslimler kötü işlerde kullandığını ve bu maymunlarla zina yaptıklarını söyleyip bütün cemaat'i maymunlara karşı galeyana getirmiştir.
Namazdan çıkan cemaat Abdülkerim efendi önderliğinde doğruca bu maymunların satıldığı dükkanları basıp yakaladıkları maymunları öldürmüşlerdir.
Ayrıca çıkarılan bir fermanla nerede bir maymun yakalansa en yakın ağaca asılıp idam edilmesi istenmiştir.
Dönemin tarihçileri o zamanı İstanbul'da dalında maymun sallanmayan tek bir ağaç kalmadı diye anlatır.
Yaşanan bu olaylardan sonra Abdülkerim efendi Maymunkeş Abdülkerim olarak anılmaya başlandı.
İşte görkemli mazimizde böyle garip olaylarda vardır.
Türkler Ermenilere sözde ''soykırım'' yaptı iddiaları gerçeği yansıtmasa da galiba tarihimizde maymunlara yapılan bir soykırım mevcuttur.
Yaşanan bu olaylardan sonra İstanbul'da sağ kalan tek bir maymun bile kalmamıştır.

9 Mayıs 2016 Pazartesi

Türkler ve Çift Başlı Kartal Figürü



Çift başlı kartal figürü çok eskiden beri insanlar tarafından kullanılan ve kutsal sayılan bir figür olmuştur. doğudan batıya farklı milletler aynı ve farklı zamanlarda bu figürü armalarında bayraklarında kullanmışlardır.
Türk milleti'de bu figürü kullanan milletler arasındadır ve hala günümüzde de çeşitli kurumlarında kullanmaya devam etmektedir.
Yakut Türklerinin inancına göre şaman olacak çocuğun ruhunu bir kartal yemiş ve bu kartal kayın veya karaçam ağaçlarının bulunduğu ormana doğru uçmuş ve burada bulunan bir ağaca konarak yuva yapmıştır. Kartalın buradaki yumurtalarından bir erkek çocuk çıkmıştır ve bu çocuk ilk kam olmuştur.
Kartal motifinin şaman dini inanışından Yakut Türklerine geçtiği ve oradan da Orta Asya Türklerine yayıldığı düşünülmektedir
Orta Asya Türk inancına göre şamanlara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarında refakat eden  koruyucu varlıklar kuş şeklindedir.  Bu nedenle kartal figürü daha eski Türkler zamanında ön plana çıkmış ve kutsal sayılmıştır. Ayrıca Şamanist eski Türklerde kartaldan türeme oldukça yaygındır.
Çift başlı kartal güç ve kudretin sembolüdür ve doğunun ve batının hakimiyetini sembolize eder. Bu yüzdendir ki Türkler kılıç kabzalarında bayraklarında bozkurt figürünün yanında çift başlı kartal figürünü de kullanmışlardır.
Türkler çift başlı kartal figürünü İslamiyetin kabulünden sonrada kullanmaya devam etmiştir. Karahanlı döneminde de yüklemiş olduğu anlamlar İslamiyetten önceki gibidir. Dede Korkut hikayelerinde ise iyiliğin, özgürlüğün ve yiğitliğin sembolü olmuştur.
Çift başlı kartal figürü Anadolu Türklüğü tarafından tapınılacak dini sembol olarak görülmemiş dolayısıyla dini eserler olan camilerin dış cephelerinde, türbelerde süsleme unsuru olarak kullanılmış milli sembole dönüşmüştür.
Türklerde çift başlı kartal figürünü en iyi kullanan ve çift başlı kartalla özleşen devlet Selçuklu devletidir.
Günümüzde'de çift başlı kartal figürü Türk toplumu tarafından sevilen ve kullanılan bir motiftir.
Emniyet Genel Müdürlüğü logosunda, Selçuk Üniversitesi ambleminde, Erzurum Spor armasında, Polis Akademisinin logosunda, Konya Spor armasında,  Konya Büyükşehir Belediyesi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi amblemlerinde çift başlı kartal figürü kullanılmaktadır

5 Mayıs 2016 Perşembe

BAYRAK



Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!

ARİF NİHAT ASYA