23 Mart 2016 Çarşamba

BALKANLARDAN BİR OSMANLI GEÇTİ


                      
Bir milletin tarihine bakıldığında destanlar,  savaşlar, göçler, gösterilen başarılar ya da başarısızlıklar önemli yer tutar.
Biz Türk milleti olarak bu konuda birçok ulusa göre çok şanslıyız nedeni ise çok köklü ve şanlı bir geçmişimiz var. Dünya üzerinde bizim kadar köklü ve şanlı geçmişi olan milletler bir elin parmaklarını geçmez neredeyse.
Orta Asya’dan başlayıp günümüz Türkiye’sine kadar gelecek olduğumuzda sayısız destanlarımız, kahramanlıklarımız hemen akla gelir.
Millet olarak en büyük zaafımız hep kahramanlıklarımız dan bahsederiz Kürşad ihtilali, Malazgirt savaşı, İstanbul’un fethi, Çanakkale savaşı yahut Kurtuluş savaşı gibi.
Dönüp arkaya baktığımızda kaybettiğimiz savaşları çektiğimiz acıları görmeyiz ve tarihin her döneminde yaptığımız gibi bu acılardan ders çıkarmayı bilmeyiz.
Balkanların fethi hemen aklımıza gelir ama yakın tarihimizin olaylarından Balkan savaşlarındaki bozgunu kimse hatırlamak istemez.
1352 yılında Rumeli’ye fetihler için giden atalarımız olduğunu öğrenirken gururlanırız ve her yerde anlatırız ama onların kan ile acıyla ana yurda geri dönmek zorunda kalan torunlarını hemen unutuveririz.
Vatan kaybetmenin ne demek olduğunu bizden daha iyi bilen yoktur ama elimizdeki son kalan ve başka gidecek yerimiz olmayan vatanın değerini bir türlü anlayamayız.
Osmanlı imparatorluğu 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Balkan coğrafyasından çekilmek zorunda kalmıştır. Balkanlarda kaybedilen her toprak parçası sayısız acıları, ölümleri ve çaresizlik içinde ana yurda yapılan göçleri doğurmuştur.
Evini, tarlasını, malını, mülkünü doğduğu topraklarda bırakmak zorunda kalan Müslüman Türk halkı göç yolunu tutmuş göç yolunu tutamayanlar yahut bu yolun sonunda ana yurda dönmeyi başaramayanlar canlarından olmuştur.
Türklerin 500 yıldan fazla hüküm sürdükleri Balkan coğrafyasında uyguladıkları hoşgörü, kardeşlik politikasını ne yazık ki hasımları çabuk unutmuş ve Balkanlar masum Türk kanlarıyla sulanmıştır.
Balkan göçlerine gelmeden önce Türklerin Balkanlara nasıl geldiklerini ve bu toprakları nasıl yurt tuttuklarına kısaca değinmek isterim.
Osmanlı Devletinin Kuruluşu
Anadolu Selçuklu devleti 1243 yılında Moğollarla yaptığı Kösedağ savaşını kaybetmiş ve yıkılış sürecine girmiştir. Savaş sonunda Moğollar Selçuklu devletinin iç işlerine karışır hale gelmiş öyle ki Sultan indirip Sultan atamaya kadar durumu götürmüşlerdir.
Bu dönemde Selçuklu Sultanları deyim yerindeyse Moğolların Anadolu valisi durumuna gelmiştir.
Anadolu Selçuklu devletinin güçsüz düşmesiyle Anadolu’da siyasi birlik bozulmuş ve tarihte ikinci beylikler diye geçen dönem başlamıştır.
Bu beyliklerden biri olan ve Anadolu Selçuklu devletinin bir uç beyliği olan Osmanoğulları beyliği 1299’da bağımsızlığını ilan etmiştir.
Osmanlı Devletinin Kuruluş Yıllarında Bizans ve Balkanlarda Genel Durum
a)      Bizans İmparatorluğunda Genel Durum
Bizans imparatorluğu 14.yüzyıla gelindiğinde eski görkemli günlerini kaybetmiş toprak bakımından elinde sadece İstanbul ve çevresi kalmıştı.
İmparatorluk iç mücadelelerle ve taht kavgalarıyla yıpranmış ve güç kaybetmişti.
Merkezden uzak tekfurlar bir çeşit feodal bey gibi başına buyruk hareket eder hale gelmiş halk ise ağır vergiler altında perişan bir haldeydi.
b)     Balkanlarda Genel Durum
Bilindiği üzere Türkleri Anadolu’dan atmak ve kutsal yerleri Müslümanlardan geri almak için Papanın yardımlarıyla Avrupa’da ordular kurulup Haçlı seferlerine çıkılmıştır.
Bu Haçlı seferlerinde sadece birincisi istenilen amaca ulaşmış Anadolu’da Selçuk devletine ağır bir darbe vurulmuş ve Kudüs Müslümanlardan geri alınmıştır.
Diğer haçlı seferi istenilen başarıyı gösterememiş hatta dördüncü haçlı seferi rayından çıkarak soluğu Kudüs’te değil İstanbul’da almıştır.
Haçlılar İstanbul’da bir Latin devleti kurarak 1204 yılından 1261 yılına kadar geçen 57 senede İstanbul’u işgal etmişlerdir.
Bu dönemde Balkanlarda bir otorite boşluğu meydana gelmiş ve irili ufaklı Latin Beylikleri kurulmuştur.
1261 yılında İznik İmparatoru ‘’Palaiologos’’ Bizans tahtına oturup Latinleri İstanbul’dan çıkardıktan sonra bu beyliklerde ortadan kalkmıştır.
14.yüzyılda yaşanan bazı olaylardan sonra balkanlarda tekrardan küçük beylikler oluşmuştur bu dönemde balkanlarda en büyük güç olarak Sırp ve Bulgar Kralıkları bulunmaktaydı.
Osmanlının kuruluş yıllarında Bizans ve Balkanlarda genel durum böyleydi. Osmanlı devleti akıllı yöneticilerinin uyguladığı doğru politikalar sayesinde Bizans ve Balkanlardaki bu karışık durumdan iyi yararlanıp gücüne güç katmıştır.
Osmanlı’nın Beylikten Devlete Dönüşmesi ve Balkanlardaki İlk Fetihleri
Osmanlı küçük bir beylik iken kısa zamanda diğer beyliklerden sıyrılıp büyüyüp devlet haline gelmesinin nedenlerine bakacak olursak karşımıza şu nedenler çıkar.
  • ·        İlhanlı devletinin yıkılmasıyla Moğol baskısının sona ermesi
  • ·        .Yöneticilerinin üstün kabiliyette olması ve doğru politikalar uygulanması
  • ·        Coğrafi konumu gereği Bizans’a yakın olması
  • ·        Uyguladığı gaza ve cihat politikasıyla yeni topraklar elde etmesi ve zenginleşmesi
  • ·        Diğer Türk beylikleri ile iyi ilişkiler kurması ve gaza ve cihat anlayışıyla bu beyliklerin takdirini kazanması

Osmanlı devleti kimi kaynaklara göre 1352 kimi kaynaklara göre de 1353 yılında Bizans’tan Çimpe kalesini alarak Rumeli serüvenine başlamıştır.
Bilindiği gibi Orhan Bey Bizans taht mücadelesine dahil olmuş ve verdiği destek sonucunda Bizans İmparatoru Çimpe kalesini Osmanlılara vermiştir.
Süleyman paşa (Orhan Bey’in oğlu) komutasındaki Osmanlı kuvvetleri Çimpe kalesine yerleşmiş ve bu kale Osmanlının diğer yapacağı fetihler için üst olarak kullanılmıştır.
Süleyman Paşa Çimpe kalesinden sonra Gelibolu ve çevresini de Osmanlı toprklarına katmıştır.
Fethedilen bu yeni topraklara ilk olarak Karesi tarafından getirilen Yörükler iskan edilmiştir.
1361 yılında Sultan Murat Edirne’yi fethederek devletin merkezini buraya taşımıştır.
Başkentin Edirne’ye taşınmasındaki amaç yeni fetihler için burayı üst olarak kullanmaktı.
Çirmen zaferinden sonra Batı Trakya ve Makedonya kapıları iyice Türklere açılmış oldu.
Trakya ve Makedonya tarafına yapılan fetihlerden sonra Aydın, Biga, Karesi gibi yerleşim birimlerinden yeni topraklara on bin kadar Türkmen yerleştirildi.
Osmanlılar yeni fethedilen yerlerin güvenliğini sağlamak ve yurt haline getirmek için iyi hazırlanmış bir iskan yöntemi uyguladılar. Bu iskan yönteminin yanında başıboş göçebeler ve sorun çıkartan aileler, boylar sürgün edilerek Balkan topraklarına yerleştirildi. Balkanlara iskanla yahut sürgünle giden halkın yanında bazı göçmenlerde kendi istekleriyle gönüllü olarak yerleştiler. Balkanların Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında en önemli etkenlerden biriside yeni topraklara halkla giden dervişler ve şeyhler oldu.
Osmanlı devleti Balkanlarda fetih ettikleri yerlere Türkmenleri yerleştirirken bir yandan da cephe gerisini sağlama almak için oradaki Hristiyan tebaayı Anadolu’ya göç ettirdi.
Osmanlı İmparatorluğu 500 yıldan fazla bir dönem Balkanlara hakim oldu ve bu toprakları son zamanlara kadar hoşgörü ve kardeşlik politikasıyla yönetti.
Balkanlar Osmanlı döneminde yaşadığı rahat hayatı bir daha bulamadı. Osmanlının balkanlardan çekilmesiyle bölgede akmaya başlayan kan durmadı ve günümüze kadar sorunlar ortaya çıktı.
Balkanların Türklerin Elinden Çıkması
Osmanlının hoşgörü politikası sayesinde asırlardır kardeşlik içinde yaşayan Balkan halkları büyük devletlerin kışkırtmaları ve Fransız ihtilalinin yaydığı milliyetçilik akımları yüzünden birbirlerine düşman oldu. XIX. yüzyılda Balkan milletleri arasında Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmalar başladı. İsyanlar ihtilâllere dönüştü.
İhtilallerin arkasında Avrupa’nın güçlü devletleri vardı. Güçlü devletlerin desteklediği ihtilaller başarıya ulaşmaya başladı ve Osmanlı her geçen gün bir toprağını kaybetti ilk olarak 1830 yılında Yunanistan bağımsız oldu.
Yunanistan’ın bağımsızlığını diğer Balkan ülkeleri izledi. Bu bağımsızlık olaylarında Balkanların her yerinde masum Türkler öldürüldü nice Türk köyleri basıldı. Türkler topraklarını bırakıp can güvenliği için göç yollarına düştüler.
Komitacı Rum, Bulgar, Sırp çetelerinin yaptığı katliamlar o kadar ağır oldu ki bir gece dört beş köy haritadan silindi.
Balkanlardaki soy kırıma büyük Avrupa devletleri sessiz kaldı, görmezden geldi hatta daha ileri giderek soy kırım yapan çeteleri, devletleri destekledi.
Arkasına büyük devletleri alan Balkan devletleri daha düne kadar beraber huzur içinde yaşadıkları kardeş dedikleri Türklere ölüm kusmaya başladılar bağımsızlıkla yetinmeyip Osmanlı’yı balkanlardan atmak için birleştiler.
Oluşturulan ittifakla birinci balkan savaşı başladı ve Bulgarlar İstanbul önlerine kadar geldiler ancak Çatalca’da durduruldular.
Hasta adamın ordusu kendinden kopan devletler karşısında bir çiğ tanesi gibi dağıldı büyük felaket son anda önlendi ve son bir gayretle Edirne’ye kaybettiğimiz toprakları ikinci Balkan harbinde geri alabildik Enver Paşa Edirne fatihi oldu(!). Bu olaylar yaşanırken masum Türk halkı acılar içinde göç yoluna koyuldu. Savaştan kurtulan Türkler göç yolunda hastalıklardan kırıldı göç yollarında mezarlar oluştu.
Ana yurda gelenler büyük bir sefalet çektiler mülteci kampları gibi kamplar kuruldu ve göçmenler o dönemin zor şartlarında hayata tutunmaya çalıştılar.

Sonuca gelecek olursak güzelim vatan Balkanlar elden çıktı masum milyonlarca Türk öldürüldü kundaktaki bebekler hep kundakta kaldı hiç büyümedi savaştan kaçmaya çalışanlar göç yollarında harap oldular kısacası olan yine masum Türklere oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder