25 Mart 2016 Cuma

TÜRKAN BEBEK





1983 yılını gösteriyordu tarihler aylardan Nisanın 27’siydi…
Herkes için sıradan bir gündü o gün. Hiçbir acayiplik yoktu kimse bugünün diğer günlerden farklı bir gün olduğunun farkına varamıyordu.
Aslında diğer günlerden çok farklıydı. O gün gökten bir melek indirilmişti yeryüzüne.
 Günahsız melek tamda Nisanın 27’sinde açmıştı gözlerini bu kötü dünyaya. O gözlerini açtığı vakit mutluluk doldurmuştu her yanı, farklı bir heyecan sarmıştı insanları.
Bu meleğin adı Türkan’dı ama çok kalmayacaktı insanların bu kötü dünyasında sadece 18 ay durup gidecekti geldiği yere.
Belki de gittiği yerde diğer meleklere insanların bu kötü dünyasını anlatacaktı. Acıları, savaşları söyleyecekti.  Bizleri onlara şikâyet edecekti.
Sonra yine sözlerine devam edip diyecekti ki dünyada iyilik denen bir şey kalmamış, insanlar artık insanlıktan çıkmış. Küçücük bir bebeğe bile gözlerini kırpmadan kurşun sıkabilecek bir hâle gelivermişler.
Türkan meleğin dünyada farkına vardığı ilk şey evlerinde iki dil konuşulduğuydu. Evde sadece anası ve babası varken aralarında Türkçe konuşuyorlardı ama eve bir yabancı geldiği zaman evde tek bir Türkçe kelime geçmiyor. Bütün herkes Bulgarca konuşuyordu. Türkan bebek anasının ve babasının neden böyle yaptığını bir türlü anlayamıyordu.
Bir gün anasıyla babası aralarında Türkçe konuşurken kapı çaldı kapının çalmasıyla birden sustular babası kapıyı açmaya gitti. Gelen yan komşuları Ivanka hanımdı. Bulgar kadın bir süre oturduktan sonra gitti Ivanka’nın gitmesiyle babası bağırmaya başladı’’ sanki senin komünist partiye haber uçurduğunu bilmiyoruz aklı sıra bizi denetlemeye geldi neyce konuşuyoruz’’  diye söylendi.
Türkan bebek şimdi anlamıştı durumu sonra birden doğduğu günü hatırladı.
O doğduğu gün babası kurban kesmek istemişti. Yoldan geçen bir Bulgar babasının kurban kestiğini görünce milislere haber vermişti. Babası daha kurbanı kesemeden milislerce götürülmüş anca 2 gün sonra eve gelebilmişti geldiğinde de yüzü gözü mosmor haldeydi.
Türkan’ın babası oradaki Türkler tarafından çok sevilen bir insandı evlerine sık sık Türk misafirler gelir ve Türkan’ın babasıyla saatlerce süren muhabbetler yaparlardı. Yine böyle bir muhabbet sırasında Türkan bebek bir şeyler duymuş ve duyduğu şeyler dikkatini çekince dinlemeye başlamıştı. Duvar dibinde oturan ve komşuları olan Hüseyin Efendi diyordu ki ‘’Buraya gelirken bir haber aldım bugün Ragıp Efendiyi namaz kılarken yakalamışlar ve götürmüşler adamcağızdan hala haber alan yok’’
Türkan bebek şaşkına dönmüştü yoksa burada namaz kılmakta mı yasak? diye düşündü. Ne yazık ki burada sadece namaz kılmak değil bütün ibadetler yasaktı.
Sabah olmuştu Türkan bebek dışarıdan gelen seslerle uyandı ve ağlamaya başladı anası Türkan’a ‘’More Türkan sende uyanacak zamanı buldun ‘’ dedi. Sonrada Türkan’ı sırtına bağlayıp hızlı hızlı yürümeye başladı. Türkan anasının nereye gittiğini merak etti.
Çok sürmeden Türkan’ın merakı son buldu çünkü anası mezarlığa gelmişti. Hemen kadınların olduğu yere gitti orada bir kadın’’ Ragıp’ım’’ diye ağlıyordu Türkan bu ismi dün akşamdan hemen hatırladı demek ölen Ragıp Efendiydi. Ragıp Efendi Bulgar milislerinin işkencelerine dayanamayıp ölmüştü.
Mezarlıktan çıkarlarken Türkan bebeğin dikkatini mezar taşları çekti. Çoğu mezar taşları kırık döküktü. Bu mezar taşlarının böyle olmasının sebepleri Bulgarların Türklere geçmişini unutturmak istemesiydi.
Komünist parti o kadar alçaklaşmıştı ki Türklerin kafasından geçmişini silmek için ölülere bile saygı göstermeyip mezar taşlarını kırmışlardı.
İşte Türkan bebeğin bu dünyada hatırladığı son anısı ise 1984 senesinin Aralık ayına aitti. Türkan bebek o tarihler de 18 aylık tatlı mı tatlı bir kız çocuğu olmuştu.
Aralık ayının 26.günüydü Türkan bebek o gün her zamankinden erken uyanmış öylece etrafı seyrediyordu.  O sırada anası kalktı yatakları topladı sofrayı odanın ortasına koydu ve kahvaltıyı hazırlamaya başladı.
Hep beraber kahvaltılarını yaptıkları sırada Hüseyin Efendi kapıyı çaldı ve içeri girdi. Elinde Bulgarca yazan bir gazete vardı. Gazete de Bulgar Hükümeti tarafından Türklerin isimlerinin değiştirileceği ve yerine Bulgarca isim verileceği kararı alınmış yazıyordu.
Sofradakiler bu olaya çok üzüldüler.  Bulgarlara tahammül edemeyeceklerini anladılar ve seslerini duyurmak için bu kararı protesto etmeye karar verdiler.
O gün nasıl olduysa bu karar bütün Türklere duyuruldu genç, ihtiyar, kadın, erkek,  çoluk, çocuk bütün Türkler sokaklara akın ettiler. Türklerin amacı protesto yürüyüşü yapıp seslerini önce anavatana sonra bütün dünyaya duyurmaktı.
Türkan’ın ailesi de bu yürüyüşe katıldı. Anası Türkan’ı bırakacak kimseyi bulamayınca onu da yanında götürdü. Bulgaristan’da ilk defa Türkler bu denli ayaklanmıştı. O yüzden Bulgar milisleri teyakkuzdaydı.
Protesto yürüyüşü başlamasının ardından belli bir zaman sonra milislerle Türkler karşı karşıya geldiler başlayan tartışma kısa zamanda kavgaya dönüştü. Komünist milisler coplarla tekme tokatlarla Türklere saldırıyorlardı. İşte bu hengâmede Türkan’ın babası milislerin arasında kaldı bu olayı gören annesi ‘’Bırakın kocamı katiller, biz Türk’üz, bize dokunmayın !"diyerek hemen sıçradı ve eşini kurtarmak üzere ileri atladı. 
Tam bu sırada bir silah sesi duyuldu herkes panikle olduğu yere çöktü biraz sonra Türkan’ın annesinin acı feryadı duyuldu sırtındaki yavrusunu kucağına alınca yavrusunun alnından vurulduğunu gördü.
Alnından aldığı mermiyle oracıkta 18 aylıkken şehit düşen Türkan bebek tekrardan geldiği yere melekler arasına döndü. Türkan bebek orada vurulup ölümsüz oldu ve bugün yüreklerimizde hala yaşamaya devam ediyor. Dünya döndükçe büyük Türk milletinin kalbinde yaşamaya devam edecektir.


Not: Bu yazı Şehit Türkan bebeği ve Bulgaristan Türklerinin çektikleri acıları unutmadığımızı, unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı göstermek için yazılmıştır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder